top of page
Ara

MAGNA CARTA LIBERTATUM, SENED-İ İTTİFAK VE YENİ ANAYASA

  • Yazarın fotoğrafı: Av. Çiler Nazife Koşar
    Av. Çiler Nazife Koşar
  • 7 Nis 2022
  • 5 dakikada okunur

"MAGNA CARTA LIBERTATUM", "SENED-İ İTTİFAK" VE YENİ "ANAYASA"...


DÜNYANIN İLK ANAYASASI: "MAGNA CARTA LIBERTATUM"


Yıl 1215 İngiltere..


Yurtsuz lakaplı Kral 1. John, Londra yakınlarında Runnymede çayırında istemeye istemeye bir kısım yetkilerini derebeyi olarak adlandırılan feodallere bıraktığını bildiren 63 maddelik bir belgeyi imzaladı. Bu belge sonradan tüm anayasaların ilk örneği olarak anılacak olan "Magna Carta", yani "Büyük ferman" ya da tam adı ile "Magna Carta Libertatum", yani "Büyük Özgürlük Fermanı" idi. Krallık 150 yıldır mücadele verdiği feodaller karşısında, özellikle 1 yıl önceki Fransa savaşının yenilgisi ile zor durumda kalmıştı... Ayaklanmak ve krala savaş açmak için bekleyen derebeylerine Krallığın devamı için bu tavizin verilmesi gerekiyordu. İsminden anlaşılacağı gibi belge bir ferman, yani kralın bir bildirisi idi ve bu bildiri ile kral bazı yetkilerinden vazgeçtiğini bildiriyordu. Ancak aslında buna feodaller tarafından zorlanmış, mecbur bırakılmıştı. Vazgeçtiği yetkilerini ise halkın tamamına değil, sadece feodal baronlara teslim ediyordu.


TÜRK TARİHİNDE İLK ANAYASAL BELGE: "Sened-i İttifak"...

Biz ise aynı sahneyi Osmanlı' da, bu olaydan çok sonra "Sened-i İttifak" la görürüz.


1807 yılında meydana gelen Kabakçı Mustafa isyanıyla Üçüncü Selim tahtan indirildi ve yerine IV. Mustafa geçirildi. III. Selim’in reform düzenlemeleri kaldırıldı, özellikle de Nizam-ı Cedid ordusu dağıtıldı. Bunun üzerine Üçüncü Selim’i tekrar tahta oturtmak için Rusçuk âyanı Alemdar Mustafa Paşa İstanbul’a yürüdü. Alemdar’ın askerleri sarayı kuşatmışken, tahtını kurtarmak isteyen IV. Mustafa, III. Selim’i öldürttü. Kardeşi veliaht Şehzade Mahmud’un idamını da emretti ama Mahmud harem kadınlarının yardımıyla cellâtlardan kaçmayı başardı. Alemdar askerleriyle saraya girdi ve Mahmud’u tahta geçirdi. Kendisi de Sadrazam oldu.

Bu devirde, Osmanlı Devleti’nin merkezî otoritesi taşrada büyük ölçüde etkisizdi. Rumeli, Anadolu ve Mısır gibi eyaletlerde âyanlar âdeta bağımsız idareler kurmuşlardı. Özellikle 18. yüzyılın başından beri zenginleşen Rumeli topraklarında çok güçlü toprak beyleri ortaya çıkmıştı.

Bu şartlarda, Alemdar Mustafa Paşa padişahın ve merkezi devletin otoritesini sağlamak için güçlü ayanlarla bir anlaşma yapmayı ilk çare olarak görüyordu.

Bu amaçla valileri ve ünlü ayanları başkentte “meşveret-i ammeye” davet etti. Bu ayanların pek çoğu davete icabet etti ama Arnavutluk’taki Tepedelenli Ali Paşa gibi bazı büyük ayanlar gelmedi. 29 Eylül 1808’de merkezi devletin ileri gelenleriyle ayanlar arasında yapılan meşveret sonucunda Sened-i İttifak denilen belge ortaya çıktı. Bu belge vezirler ve diğer üst düzey devlet yöneticileri, askeri ocak temsilcileri ve bazı ayanlar (toplam dört) tarafından imzalandı ve II. Mahmut tarafından onaylandı.


Anayasal sayılabilecek bu belge ile II. Mahmut, yetkilerinin (az da olsa) bir kısmını, Anadolu ve Rumeli Beyler' ine bırakıyordu. Arkasından farklı konularda değişik düzenlemeler 1839 tarihli Tanzimat fermanı Gülhane Hattı Hümayunu ve 1845 tarihli Hattı Hümayun ve 1856’da çıkarılan Islahat Fermanı ile getirilmiş, bazı konularda (O tarihe kadar yetkileri sınırsız olan) Padişahın dahi uyacağı düzenlemelere gidilmiş, neticede Padişahın sınırsız gücü kısıtlanmaya başlamıştır. Anayasa olarak adlandırılan ilk belge ise 1876 tarihli "Kanuni Esasi" dir. Bu anayasa ile iki meclisli bir sistem getirilmiş ve padişahın yetkileri padişah ile meclis arasında paylaştırılmıştır. Daha sonra 1909 ve 1914 yıllarında ise, anayasada padişahın yetkilerinin azaltılıp, meclise daha fazla yetkiler veren değişiklikler yapılmıştır.


CUMHURİYET DÖNEMİ VE ANAYASA...


Cumhuriyet döneminde 1924, 1961 ve 1982 yıllarında üç kez anayasa yapılmıştır. Halen yürürlükte olan anayasamız (Aradan geçen sürede üzerinde 100 den fazla değişiklik yapılmış olsa da) 1982 tarihini taşıyan anayasadır.


Anayasa, bir devletin temel kavramlarının işleyişini belirleyen, kişilerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan ve devletin yönetim biçimini belirleyen temel kanundur. Başka bir ifade ile adından da anlaşılacağı gibi diğer tüm kanunların anası, iç hukukta normlar hiyerarşisinin en tepesindeki temel kanundur. Yani diğer tüm normlar varlık nedenini anayasadan alır ve anayasaya aykırı olamaz.


Bu bağlamda anayasa sadece bir kanun olmaktan, insanların ya da kurumların günlük hayatını düzenlemekten öte, devletin ve toplumun felsefesini, hayat görüşünü yansıtır. Tüm kanunların üzerinde olması, diğer tüm kanunların varlıklarını anayasadan alması ve anayasaya aykırı olmaması, anayasanın, sıradan kişilerden, en üst makam sahibi kişilere ve tüm kurum ve kuruluşlara kadar toplumun tüm katmanları için ne denli önemli olduğunu açıklamaya yeter sanırım.


YENİ ANAYASA YOLUNDA...


Tüm siyasi partiler ve toplumun nerede ise tamamı, 1980 Askeri darbesi sonucunda hazırlanıp 1982 yılında kabul edilen mevcut anayasanın ülkemize dar geldiği ve yeni bir anayasanın gerekli olduğu konusunda hem fikirler.


Peki sorun nerede?


Sorun yeni anayasanın "Nasıl yapılacağı" ve "İçerisinde nelerin olması, (ya da olmaması)” noktasında düğümleniyor. Bu tartışmaların önümüzdeki 1 yıl boyunca devamlı gündemde olacağı anlaşılıyor. Şimdiden hemen her televizyon kanalında ve gazetede gerek hukukçular ve gerekse siyasiler bu konuda devamlı bir şeyler ileri sürmeye başladılar.


"Kurucu meclis", "Değişmez maddeler", "Yeterli çoğunluk", "Halkoylaması" gibi pek çok deyim şimdiden kulaklarımıza aşina oldu bile.


İlk Sorun "Yeni anayasanın nasıl yapılacağı"?


Burada iki konuyu birbirinden ayırmak gerekiyor. Yeni bir anayasa yapmakla, mevcut anayasa üzerinde değişiklik yapmak şekil ve anlam olarak birbirinden tamamen farklıdır.


Anayasada günün koşullarına göre değişiklik yapmak, mevcut Anayasada bu şekli düzenleyen kurallara uyularak yapılır. Nitekim mevcut Anayasanın yürürlüğe girdiği 1982 yılından bugüne kadar 100 den fazla değişiklik yapılmıştır. Mevcut Anayasamıza göre, Anayasanın değiştirilmesi TBMM üye tam sayısının en az 1/3 tarafından yazıyla teklif edilebilir. Genel kurulda iki kez görüşülür. TBMM üye tam sayısının en az 3/5 ‘ü, yani 330 oyla kabul edilir. Ayrıca Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları bir daha görüşülmek üzere TBMM ne gönderebilir.

Görüldüğü gibi, Anayasadaki değişiklikler, normal yasalardan daha nitelikli sayı ve koşullara bağlı kılınmıştır.


Bir diğer sorun ise, Anayasanın ilk üç maddesine ilişkindir. Çünkü ilk üç madde, Anayasanın 4. maddesi ile sadece değiştirilmez değil, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerdir: Buna göre;


Devletin şekli MADDE 1- Türkiye devleti bir cumhuriyettir.


Cumhuriyetin Nitelikleri MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.


MADDE 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunlarda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı ‘İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır.


MADDE 4- Anayasa’nın 1. maddesindeki Devletin Şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2.’nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3.’üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.


Üniversitelerde Anayasa hukuku derslerinden beri başlayan bir tartışma vardır. İlk üç madde "asla" değişmez maddeler midir? Yoksa önce 4. madde değiştirilerek, onları koruma altına alan bu madde ortadan kalktıktan sonra değiştirilebilir mi?


Anayasa Mahkemesi, çeşitli kararlarında bu yolla bir değişiklik yapılamayacağını hüküm altına almıştır. Hatta kamuoyuna "Türban Kararı" olan geçen kararında, sadece bu maddelerde değil, başka maddelerde bir değişiklik yapılsa dahi. bu değişiklik anayasanın değişmesi teklif dahi edilemeyen ilk üç maddesi kapsamındaki değerleri ihlal ediyorsa, bu değişikliğin anayasaya aykırı olacağını belirtmiştir. Netice olarak mevcut anayasa üzerindeki bir değişiklikte, ilk üç maddeye ilişkin bir düzenleme yapılamayacaktır.


Peki mevcut anayasa üzerinde bir değişiklik değil de, "Tamamen yeni bir anayasa" yapılırsa, usul ne olacaktır.?


Bu konuda da farklı görüşler öne sürülmektedir.

Bu görüşlerden birisi "Mevcut yasakoyucu olan, TBMM nin dayanağı ve varlık nedeninin mevcut anayasa olduğunu, bu nedenle anayasal bir süreçte atacağı tüm adımların bu anayasaya tabi olduğunu, o yüzden adı değişiklik ya da yeni anayasa olsun tüm tasarrufların bu anayasa hükümleri ile bağlı bulunduğunu, kabul yeter sayısının ve değişmez hükümlerin aynen geçerli olduğunu" ileri sürmektedir.


Karşı görüş ise, "Özellikle mevcut meclisin halk oyunun yüzde 90 dan fazla kısmı tarafından temsil edilen bir meclis olduğunu, o yüzden oy yeter sayısı dışında hiç bir kısıtlamaya tabi olmadan yeni bir anayasa yapabileceğini" savunmaktadır.


Tüm bu tartışmalara karşı getirilen yeni bir kavram da "Kurucu Meclis" kavramıdır. Kurucu meclis en basit tanımı ile, Yeni bir devlet düzeni ya da anayasa düzeni kuran meclislere verilen isimdir. Diğer bir ifade ile anayasa yapmak üzere halk tarafından seçilerek oluşturulmuş, demokratik kuruculuk sahibi meclistir. Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere bu meclisin kimlerden oluşacağı ve nasıl seçileceği de tartışmalıdır. Bir görüş, meclis tarafından ilgili kuruluş ve kişilerden seçilmesinin yeterli olacağını, diğer bir görüş ise halk tarafından seçilmesi gerektiğini savunur.


Dünyada ise çoğunlukta olan uygulama "Zaten halk tarafından seçilmiş olan meclisin bir kanun ile kendisini bu konuda yetkilendirdikten sonra, kurucu meclis görevini yapabileceği ve yeni bir anayasa hazırlayabileceği" yönündedir. Ayrıca, eğer yeni bir anayasa yapılıyor, devlet ve topluma yeni bir felsefe getiriliyorsa, bunun mutlaka halkın iradesi ile yapılmasının gerektiği ve anayasanın mutlaka halkoyuna sunulmasının zorunlu olduğu da belirtilmelidir.


Söze İngiltere ile başlayıp, ilk anayasal belge örneğinin İngiliz Kralı (Yurtsuz) 1. John tarafından imzalanan Magna Carta olduğunu söylemiştik. Garip bir ironidir ama, Magna Carta ile tüm dünya devletlerine öncü olan İngiltere' nin günümüzde "Yazılı" bir anayasası yoktur.


Av. Çiler Nazife Koşar

Comentarios


©2023, CNK HUKUK

bottom of page