“WAYFAİR” İDDİALARI DOĞRUYSA NE OLACAK?
- Av. Çiler Nazife Koşar
- 7 Nis 2022
- 3 dakikada okunur

BİR ANDA BÜTÜN DÜNYANIN KONUŞTUĞU “WAYFAİR” İDDİALARI DOĞRUYSA NE OLACAK?
2002 yılında kurulan ve bir anda bütün dünyada adından söz ettiren “Wayfair” mobilya ve ev eşyaları satan bir Amerikan e-ticaret şirketidir.
Geçtiğimiz hafta bütün dünyada konuşulan wayfair isimli Amerikan e-ticaret şirketi, hali hazırda ciddi suçlamalarla karşı karşıyadır. İddialara göre, e-ticaret sitesi, mobilyalar üzerinden insan ticareti yapmaktadır.
Olay, basit dolaplar için belirlenen anormal fiyatlandırmalarla ortaya çıkmış olup, bu mobilyalara kayıp çocukların isimlerinin verilmesi ile detaylı analizler yapılmaya başlanmıştır.
Yapılan incelemelerde, ürünlerin başlarında isim yokken çok daha ucuza satıldığı, ancak isim eklendiğinde fahiş fiyatlara sahip olduğu görülmüştür. Daha detaylı incelemelerde ise, ürün kodlarının bu kayıp çocukların uygunsuz fotoğraflarına erişmek için kullanıldığı ortaya çıkmıştır.
Tabi ki bütün bu hususlar henüz daha iddia niteliğinde olup, şirket yetkilileri tarafından bu iddialar reddedilmiştir.
Görüldüğü üzere bu konuda yargı makamlarınca bir kanıya varılmadıkça, kesin bir şey söylemek oldukça güç. Ancak olayı hukuki boyutu ile incelemek isteriz;
Öncelikle, medyada yer alan “wayfair adlı e-ticaret sitesinden kayıp çocukların çeşitli nesnelerle özdeşleştirilerek fahiş fiyatlarla satıldığı iddiası” yukarıda belirtmiş olduğumuz üzere sadece bir iddia olup, doğruluğu araştırılmalıdır.
Aksi halde yapılan haberler masumiyet karinesinin ihlali olacaktır. Yapılan medya yayınlarında, “masumiyet karinesinin” ihlal edilmemesine özen gösterilmelidir. Her ne kadar basın veya iletişim özgürlüğü Anayasanın vazgeçilmez bir kuralı olsa da, bu özgürlük bilindiği üzere sınırsız değildir.
Medyanın topluma haber verme hakkının bulunması yanında, bireylerin de gelişen olaylardan haberdar olma hakkı elbette vardır. Süreçte esas unsur, bireyin ve toplumun bilgi edinme, haber alma hak ve özgürlüğünün işlerlik kazanması ve toplumun denetim mekanizmasına dâhil edilmesini sağlamak olmalıdır.
İletişim özgürlüğü, medyanın haber yapma özgürlüğü yanında toplumun haber alma özgürlüğünü de kapsar. Tüm bunların gerçekleşmesinin basın özgürlüğünden geçtiği izahtan varestedir.
Ancak medyanın sahip olduğu bu özgürlük sınırsız değildir. Haberde ya da işlenen konularda, kişisel onur ve saygınlık veya ticari itibar zarar görmemelidir. Haberin veriliş biçimi ile habere konu olan eleştiride objektif sınırlar aşılmamalı ve kişilere veya markalara yönelik kötüleme, karalama gibi haksız muamelelerden kaçınılmalıdır.
Medya yoluyla yapılan hak ihlallerine en belirgin örnekler, mahkeme kararından önce bir kişinin ve/veya markanın suçlu ilan edilmesidir. Yargılama sürecinde, ceza kesinleşinceye kadar suçsuzluk esastır. ‘Masumiyet karinesi’ denilen bu kural, genel bir hukuk kuralıdır. Mahkemeler dışında, hangi kurum olursa olsun bir başka kurum tarafından insanların/markaların suçlu gibi yansıtılması ‘masumiyet karinesi’ ilkesine aykırıdır.
İDDİALAR DOĞRUYSA NE OLACAK?
Türk hukukunda, TCK 80. maddesinde, insan ticareti suçu düzenlemiş bulunmaktadır.
İnsan ticareti suçu; zorla çalıştırmak, bazı hizmetleri vermeye mecbur etmek, fuhuş yaptırmak, esaret veya benzeri uygulamalara maruz bırakmak veya beden organlarından bazılarının verilmesine razı etmek amacıyla kadın, çocuk veya diğer insanların tedarik edilmeleri, kaçırılmaları, bir yerden diğer bir yere götürülmeleri veya sevk edilmeleri veya barındırılmaları ile oluşur.
TCK 80. maddesinin (3.) fıkrası ise çocuk ticareti suçunu düzenlemiş olup; “Onsekiz yaşını doldurmamış olan çocukların zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, fuhuş yaptırmak veya esarete tâbi kılmak ya da vücut organlarının verilmesini sağlamak maksadıyla tedarik edilmeleri, kaçırılmaları, bir yerden diğer bir yere götürülmeleri veya sevk edilmeleri veya barındırılmaları da mümkündür.
Bu hallerde, yani çocuklar açısından suça ait araç fiillerden tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak veya kişiler üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanmak fiillerine başvurulmasa da faile TCK m.80/1 gereği cezalar verilir.”
Bu kapsamda, 5237 sayılı TCK, çocuk ticareti suçunu insan ticareti suçunun özel bir hali şeklinde düzenleyerek çocuğun rızasının hukuken geçerli olmadığını, çocuğun kanunda belirtilen nedenlerle kullanılması halinde suçun nitelikli halinin oluşacağını kabul etmiştir.
Tüm bu sebepler uyarınca; bu suçun Türk hukukunun hakim olduğu bir yerde işlenmesi durumunda, ilgili sitenin derhal kapatılması ve yetkilileri hakkında bir yargılama yapılarak kanunda hükmolunan cezaların verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılabilir.
Bununla birlikte, insan ticareti, bütün ülkelerde uluslararası sözleşmelerle yasaklanmıştır.
16 Mayıs 2005 Tarihli İnsan Ticaretine Karşı Avrupa Sözleşmesinde, insan ticareti müşterilerinin cezalandırılmalarına ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır. Bu sözleşmenin amacı, insan ticareti konusunda Avrupa ülkeleri arasında işbirliği oluşturarak her alanda etkin mücadeleyi sağlamaktır.
Yine; Birleşmiş Milletler İnsan Ticaretinin Ve Fuhuş Amacıyla İstismarın Önlenmesi Sözleşmesi, Beyaz Kadın Ticaretinin Yasaklanmasına Dair Uluslararası Sözleşme, Kadın ve Çocuk Ticaretinin Yasaklanmasına Dair Sözleşme vb. gibi uluslararası sözleşmeler ile bütün ülkelerce insan ticaretinin engellenmesi ve cezalandırılması amaçlanmıştır.
Bu bakımdan wayfair isimli e-ticaret sitesi ile ilgili ortaya çıkan iddiaların doğru olması durumunda, sitenin derhal kapatılarak en ağır yaptırımların uygulanmasını ve yetkilileri hakkında derhal ceza yargılamaları yapılarak kanunda belirlenen en ağır cezaların verilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Av. Çiler Nazife KOŞAR
Yorumlar