top of page
Ara

ÇİRKİN ÖRDEK YAVRUSU

  • Yazarın fotoğrafı: Av. Çiler Nazife Koşar
    Av. Çiler Nazife Koşar
  • 7 Nis 2022
  • 5 dakikada okunur

Şimdi ben buna bay mı, yoksa bayan mı diyeceğim...?


Mahkeme Başkanı önce sanıklara bir baktı. Deniz, omuzlarına kadar dökülen ince uzun saçları, çocuklukla genç kızlık arasındaki masum yüzü ve kocaman açılmış gözleri ile daha bir süzülmüş gözüküyordu. Hemen yanında duran annesi ise ürkek, mahçup ve korkmuş bir halde başı önde, öylece bekliyordu. Başkan şaşkınlıkla okuma gözlüğünü burnunun üzerine indirip, tekrar önündeki iddianameye baktı. Evet.. Deniz yönünden iddianamede, aynen "Ahmet oğlu" yazıyordu, şaşkınlıkla yanındaki genç üye hakime döndü. Mahkeme Başkanından yaşça daha genç olan hakim, Deniz' in nüfusta erkek olarak yazıldığı nüfus kaydını uzattı başkana ve "Erkek" kısmını elindeki kalemle işaret ederek vurguladı. Başkan kısa bir sessizlikten sonra aynı üyeye dönüp usulca fısıldadı: "Şimdi ben buna Bay mı, yoksa Bayan mı diyeceğim..?"


Müjde…!! Aslan gibi bir erkek evladın oldu…


Aslında çok önce başlamıştı hikaye, Anadolu‘nun ortasında küçük bir şehirde dünyaya gelmişti Deniz. Komşular babasına "Müjde aslan gibi bir erkek evladın oldu" dediklerinde, av tüfeğindeki tüm fişekleri boşaltmıştı evinin avlusunda. Topaç gibi bir oğlandı ve henüz adını bile koymamışlardı. Uzunca bir süre de koymadılar zaten. Çünkü Güneydoğu‘da çatışmaların yoğun olduğu bir dönemde, askerliğini komando olarak yapan amcasının gelmesi beklenmişti. Böyle aslan parçası gibi bir oğlana, ismini Güneydoğu‘da teröristlerle çatışan Komando Çavuş amcası vermeliydi.


Deniz bir yaşına geldiğinde, hala bir ismi yoktu. Babası "Aslan parçam" diye hitap ediyordu ona ve oyuncak tabancalar, arabalar alıyordu. Ancak nedense küçük aslan parçasının hiç ilgisini çekmiyordu bunlar. O, inadına rengarenk bebekler ve oyuncak yemek takımları ile oynuyor, bebekleri göğsünden indirmeden yemekler pişiriyordu. Kimse anlamamıştı, çocuktu işte.. Ne yaptığını biliyor muydu..? Ama anacığının yüreğine ilk korku düştü, anneydi işte, kadındı ve hissetmişti bir şeyleri.

2-3 yaşına gelip de, aslan parçasının tam anlamıyla bir kız çocuğu olduğu iyice anlaşıldığında, babası terk etti evi önce, amcası ise görmeye bile gelmedi. Hala daha bir ismi yoktu. Kulağına ilk ismini anacığı fısıldadı bir gece vakti. Yalnız başlarına, bir ucube gibi yaşadıkları o evde, bir gece yarısı, koynuna alıp yavrusunu, üç kere seslendi kulağına. "Senin adın Deniz", "Senin adın Deniz" , "Senin adın Deniz"…


Yavrusunun tıpkı bedeni ve ruhu gibi, hem kız, hem de erkek ismi olabilecek, ara bir adı olsun istemişti çünkü.


Deniz yıllarca böyle yaşadı. Saçları, incecik yüzü, kocaman gözleri, dolgun kalçaları, ergenlik çağında büyümeye başlayan göğüsleri ve kırılgan ruhuyla tam anlamıyla bir kadınken; bacaklarının arasındaki erkeklik organı ve resmi kayıtlarda erkek olarak gözüktüğü için, ismi gibi iki cinsli bir hayat sürdürdü.


Üstelik liseyi bitirip, üniversiteyi bile kazandı. Annesi evlere temizliğe gidip, evinde el işleri yapıp okutmaya çalışıyordu Deniz'i.


Onun yaşındaki genç kızlar, yüzlerinde bir sivilce çıktığı için günlerce sokağa çıkamayıp, eve kapanırken; Deniz bedenindeki bu fazlalığa rağmen, öğrenim hayatını sürdürüyordu. Dünyaya açıldığı tek kapı ise, kıt kanaat geçimlerinden ayırıp, eve aldıkları bilgisayar ve internet bağlantısı idi. Bu sanal alemde ilk önce kendisi gibi olanları aradı, bu grupların kurduğu sitelere girdi. Bedenindeki bu özrü gidermenin tek yolunun, mahkemelerden izin almak ve sonrasında ameliyat olmaktan geçtiğini öğrendi.


Yasal mevzuat gereği mahkemeye başvurdu ve kız olduğunun tespit edilip, ameliyata izin verilmesi için dava açtı. Mahkemenin gönderdiği hastane nihayet raporunu verdi; Deniz, ruh ve beden bakımından TAM BİR KADINDI.


Bu rapor üzerine Mahkeme, "Deniz' in ameliyat olabilmesi" için gerekli olan izni verdi. Ama asıl sorun burada başladı. Bu ameliyat için, yaklaşık 40.000-TL civarında bir paraya ihtiyaç vardı. Oysa Deniz ile annesinin, yıllardır en yakın aile bireylerinden bile uzak olan yaşamları içinde, annesinin aldığı gündelik ücret ile bu parayı bulma imkanları yoktu.


Deniz' in genç bir kız olan kalbi, şimdi daha bir farklı atıyordu…


Derken internet ortamında tanıştığı genç bir adam ilgilenmeye başladı Deniz'le. Bacaklarının arasındaki erkeklik organına rağmen, Deniz' in genç kız kalbi, daha bir farklı atıyordu artık. Bir süre arkadaşlık yaptıktan sonra, bu genç adam Deniz' in durumunu anlayışla ve üzüntü ile karşıladığını, kendisinin de Deniz' e ilgisinin olduğunu fark etti. Sonra bir gün müjdeyi verdi; bir iş adamı olan babasından Deniz' in ameliyatı için gereken parayı aldığını ve Deniz' in yanına geleceğini söyledi.


Deniz ve annesi, iki gün boyunca heyecandan hiç uyuyamadı. Nihayet genç adam söz verdiği gibi geldi. Yanında Deniz' in ameliyatı için gereken 40.000-TL para vardı. O gece birlikte yemek yediler, saatlerce sohbet ettiler, ama genç adam nedense tereddüt etmeye başlamıştı.


Geceyi Deniz' lerin evinde geçiren genç adam, ertesi gün sabah olup uyandığında, ceketinin cebindeki 40.000-TL ile Deniz ve annesinin evde olmadığını fark etti. Doğru polise gidip durumu anlattı, polis anlatılanlardan Deniz ve annesinin ameliyat olmak için İstanbul' a gidebileceğini düşündü. Gerçekten de ikisi, büyük bir kentin otogarında İstanbul' a gitmek üzereyken yakalandılar ve aldıkları parayı getirip, iade ettiler.


Kendilerinden şikayetçi olan genç adam, "Deniz ve annesinin kendisine farkettirmeden ilaç verip uyuttuklarını, daha sonra da cebindeki parayı alıp, kaçtıklarını" söylemişti. Deniz ve annesi ise, "Genç adamın yoldan gelmesi nedeni ile bitkin olduğunu, kendilerinden bir ağrı kesici istediğini, içtikten sonra uyuması üzerine, zaten rızası var düşüncesiyle parayı alıp gittiklerini" söylüyorlardı.


Cumhuriyet Savcısı, genç adamın bu iddialarına itibar etti ve Deniz ile annesi hakkında, Ağır Ceza Mahkemesinde "Yağma" suçundan 10 yıldan 15 yıla kadar hapis istemi ile dava açtı.


Deniz ve annesi, Ağır Ceza Mahkemesinde


Mahkeme Başkanı, kafasını dosyadan kaldırdı. Önce bir yutkunup, gözünü duruşma solonunun parka bakan penceresine çevirdikten sonra, "Sayın Deniz ÖRNEK" dedi. "Yağma suçu ile suçlanıyorsunuz"..! Mahkeme salonunda bulunan herkes şaşkınlıkla birbirine baktı. Çünkü Mahkeme Başkanının, yıllardır değişmeyen bir hitap tarzı vardı. Kim olursa olsun ve neyle suçlanırsa suçlansın, kadın sanıklara "HANIMEFENDİ", erkek sanıklara ise "BEYEFENDİ" diye hitap ederdi. Duruşma salonunun duvarları ilk defa, Mahkeme Başkanından bunlar dışında bir hitap duymuşlardı. Başkan, Hakimlik mesleği gereği, dosyadaki nüfus kaydında "Erkek" gözüken Deniz'e, kaydın aksine HANIMEFENDİ diyememiş, ancak başını kaldırıp, karşısında gördüğü bu çıtı-pıtı zarif kıza "BEYEFENDİ" demeyi de yakıştıramamıştı. Böylece Deniz, ismi gibi unisex (çift cinsiyetli) bir hitap kazanmış, ne BEYEFENDİ, ne de HANIMEFENDİ olamamış, sıfatı SAYIN olmuştu.


Heyet karar vermek için müzakereye çekildiğinde, Deniz ve annesinin belki de tüm hayatlarını değiştirecek, hukuki bir püf noktasını tartışmışlardı. Heyet; genç adamın iddia ettiği gibi, Deniz ve annesinin uyku ilacı verip, müştekiyi uyuttuklarını ve sonra da parasını aldıklarını kabul ederse, Deniz ve annesi TCK nun 148,149 ve 150 maddelerinde düzenlenen YAĞMA suçundan, 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası alıp, muhtemelen aynı gün tutuklanıp, cezaevine gönderileceklerdi.


Ya da Deniz ve annesinin savunması doğrultusunda; genç adamın kendi istediği ilacı içtikten sonra, sakinleşip uyumasını fırsat bilerek parasını aldıklarını kabul ederse, bu defa suç hırsızlık olacak, TCK nun 141 ve 142 maddelerine göre, ceza 2 yıldan 5 yıla kadar düşecek, paranın iade edilmesi gibi nedenlerle ceza daha da indirilecek ve sonuçta ertelenebilecekti.


Heyet salona döndüğünde, kıdemsiz olan üye hakimle göz göze geldiğimi hatırlıyorum. Önce bana, sonra Deniz'e doğru bakmıştı. Gözlerinde bir şefkat, yüzünde ise rahatlama vardı. Yılların getirdiği mesleki tecrübemle, içim umutla dolmuştu. Çünkü kıdemsiz üye tüm duruşma boyunca, Deniz'i belki de benden sonra, Mahkeme salonunda en çok anlayan kişi idi. Bu nedenle, onun bu tavrı kararın lehimizde olduğuna dair umutlarımı artırmıştı. Kıdemli üye ise karardan hoşnut olmayıp, önüne bakıyordu. Başkan yalın bir ses tonuyla kararı bildirdi. Deniz ve annesi sadece hırsızlık suçundan ceza almışlar, paranın iadesi ve saygılı davranışları nedeni ile cezalarından indirim yapılmış, 2 yılın altına düşmüş ve neticeten sabıkaları olmamaları nedeniyle, farklı bir erteleme biçimi olan "Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına" oy birliği ile karar verilmişti.


Mahkeme, genç adamın ilacı nasıl aldığı hususunun şüpheli kaldığını kabul etmiş ve Ceza Hukukunun "Şüphenin sanık lehine uygulanması" ilkesi gereği, kendi iradesi ile ilaç içip uyuduğunu, bu nedenle Deniz ve annesinin eylemlerinin yağma olmayıp, hırsızlık olduğuna karar vermişti.


Duruşmadan sonra Deniz boynuma sarıldı. İki erkek evlada sahip olduğum için, Deniz’i bir kız evlat gibi sarıp sarmaladım.


Çirkin Ördek Yavrusu


Deniz, adliye koridorunda annesi ile birlikte yürüyüp uzaklaşırken, o bildik masal geldi aklıma; Hani yanlışlıkla ördek ailesinin içine karışan ve ördeklere hiç benzemediği için "Çirkin" diye alay edilen, zamanla büyüyüp geliştikçe, bir kuğu olduğu ortaya çıkan, parlak renkli tüyleri ve tüm güzelliği ile ördek ailesinin yanından ayrılıp, kuğu sürüsüne katılan "Çirkin Ördek Yavrusu“ nun dokunaklı masalı…


Öylece bakakaldım Deniz' in ardından.. Diğerlerine benzemeyen bir çirkin ördek yavrusu idi belki. Oysa büyüyüp, bir kuğu olduğu zaman anlayacaktı herkes ondaki güzelliği...!!!

(NOT: Bu yazının konusu, tamamen gerçek kişi ve yaşanmış olaylardan alınmış olup, muhatapların kimliklerini deşifre etmemek için, yalnızca isimler değiştirilip, tarafımdan öykülendirilmiştir.)


Av. Çiler Nazife Koşar


Comentarios


©2023, CNK HUKUK

bottom of page